Arıklı: “En büyük arzumuz, ağır ibretlik cezaların verilmesidir”

Babaliki, Kalkınma Bankası ile ilgili iddiaları yanıtladı
Kalkınma Bankası Genel Müdürü İnanç Babaliki, kredi talebi reddedilen şirket hissedarı ve yöneticisinin kamuoyuna yansıyan iddialarının asılsız olduğunu, söz konusu taleple ilgili değerlendirmenin yasal çerçevede ve teknik raporlar ışığında, hiçbir şaibeye yer bırakmayacak, mevzuata uygun ve şeffaf şekilde yapıldığını kaydetti.
Babaliki yazılı açıklamasında, “Redif Nurel Turizm Limited” hissedarı ve şirket yöneticisi Redif Nurel’in Kalkınma Bankası’na 28 Temmuz 2021’de “Turizm/Banka Kaynaklı Turizm Yatırım ve İşletme Kredisi” için ön başvuru formu ilettiğini, gerekli evrakların da sunulmasıyla 6 Ekim 2021’de müracaat dosyası oluştuğunu kaydetti.
Başvuruyla ilgili gerekli araştırma, inceleme ve değerlendirmeyi yapan Kalkınma Bankası Kredi İştirak Komitesi’nin 3 Kasım 2021’de “kredi talebinin karşılanmasının uygun olmayacağı” kararını ürettiğini ifade eden İnanç Babaliki,  bunun Kalkınma Bankası Yönetim Kurulu’na da iletildiğini belirtti.
Bununla ilgili tespitlerin ayrıntılı biçimde raporlandığını kaydeden Babaliki, şunları da ifade etti:
“İlgili şirket hissedarlarının muhtelif bankalarda yüksek miktarlarda borcu bulunduğu; kredi talep edilen projede Kalkınma Bankası’nın yatırım projelerinde gözettiği  “yüzde 50 öz kaynak, yüzde 50 yabancı finansman dengesi” kuralına uyulmayarak finansmanın tamamının yabancı kaynaktan oluşturulduğu ve projenin niteliği bakımından uygunluk şartı olan 2012 Oteller Tüzüğü’ne aykırı yönler taşıdığı ayrıntılı olarak izah edilmiştir. Kredi İştirak Komitesi’nin kararı sonrasında başvuru sahibinin sunduğu dilekçeler de değerlendirildikten sonra toplanan Yönetim Kurulu, Kredi İştirak Komitesi’nin tavsiyesine uygun olarak kredi talebini reddetmiştir.
Görüldüğü gibi, söz konusu şirketin kredi talebi başından sonuna dek tamamen yasal çerçevede ve teknik raporlar ışığında değerlendirilmiş ve sonuca bağlanmıştır. İlgili şahsın dile getirdiği iddiaların aksine, süreç hiçbir şaibeye yer bırakmayacak şekilde; mevzuata uygun olarak ve şeffaf bir biçimde yürütülmüştür.”

Enver Karakaya: “Bizim çocuklarımızın hepsi şehit ilan edildi. Bu hesap görülecek”

 Adıyaman 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden İsias davasında dinlenen Selin Karakaya’nın babası Enver Karakaya, “Bizim çocuklarımızın hepsi şehit ilan edildi. 1974’ten sonra ilk şehitler bizim çocuklarımızdır. Bu hesap görülecek” dedi.
Sanıklardan şikayetçi olduğunu söyleyen Enver Karakaya, dün yalanlarıyla konuşan baba Bozkurt ve “laubalice” konuşan oğul Bozkurt’un “suçlu” olduğunu kaydetti.
“Ben yaşadığım acıyı nasıl anlatayım, keşke sanıklar da burada olsa ve yüzlerine bakarak konuşsaydık” diyen Karakaya, şöyle devam etti:
“Binadan ilk çıkan Murat arkadaşla konuşan, en zor konuşmaları yapan, binanın yıkıldığını söyleyen ve enkaza da ilk çıkan benim. Annesine, ‘umudunu kaybetme ama çok da umutlu olma’ diyen benim. Eşime kızımı bulduğumuz haberini de veren benim, bundan zoru da herhalde kızımızı bulamadığımı söylemekti.”
“Bizim çocuklarımızın hepsi şehit ilan edildi. 1974’ten sonra ilk şehitler bizim çocuklarımızdır” vurgusu yapan Karakaya, “Laubaliliğe tekrar dikkat çekmek istiyorum. Bu hesap görülecek” dedi.
-Ruşen Yücesoylu Karakaya: “Biz can parçalarımızı toprağa gömdük. Tüm suçlular en ağır cezayı alacaklar. Türk adaletinden bunu bekliyoruz”
Selin Karakaya’nın annesi Ruşen Yücesoylu Karakaya da, sanıklardan şikayetçi olduğunu söyleyerek, Selin’in, her şeyi, tek gailesi, bütün hayatı olduğunu ifade etti.
“Tüm geleceğimizi tek çocuğumuz üzerine kurduk” diyen Karakaya, “Mezar olarak inşa edilen İsias’ta çocuklarımızı kaybettik. 11 sanık yüzünden biz bir neslimizi kaybettik” şeklinde konuştu.
Bu kadarla kalmayacağını, tüm sorumluların mahkemeye sanık olarak geleceğini vurgulayan Karakaya, Şampiyon Melekleri Yaşatma Derneği olarak mücadelelerinin devam edeceğinin altını çizdi.
“Ben Selin’imin saçının teline zarar gelmesin diye uğraşırken, çocuğum kumların altında nefes alamadan can verdi” diye konuşan Ruşen Karakaya, sorumluların, en ağır suçtan yargılanıp, cezalandırılmasını istediklerini belirtti.
“Biz aileler can parçalarımızı toprağa gömdük. Tüm suçlular en ağır cezayı alacaklar. Türk adaletinden bunu bekliyoruz” diyen Karakaya, şunları kaydetti:
“Selin’im 4 arkadaşıyla yatağını birleştirerek, birlikte can verdiler. Türkiye Cumhuriyeti adaleti size bunun cezasını verecek. Katilsiniz, siz bunun cezasını çekeceksiniz. Duyun, bilin rahat uyumayın. Biz nefes alamıyoruz, siz de nefes alamayacaksınız.”

Karasel: “Hiç kimse böyle bir ölümü hak etmiyor, Hiç birimiz yaşadıklarımızı hak etmedik”

 Adıyaman 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden İsias davasında öğretmen Ali Karasel’in eşi Fatma Karasel söz alarak, “Her şeyimizi İsias enkazında bıraktık… Hiç kimse böyle bir ölümü hak etmiyor. Hiç birimiz yaşadıklarımızı hak etmedik” dedi.
Karasel, sanıklardan şikayetçi olduğunu söyledi. Eşinin sorumlu öğretmen olarak Adıyaman’a gittiğini ifade eden Karasel, deprem olduğunu öğrendiği andan itibaren eşine ulaşmaya çalıştığını, umudunu hiç kaybetmeden eşinin kurtulacağını düşündüğünü söyledi.
“Oğlum beni Adıyaman’a ‘Babamı almadan sakın gelme’ diyerek gönderdi” diyen Karasel, çok farklı duyumlar alarak Adıyaman’a geldiğini, önce hastaneleri gezdiklerini, bütün cesetlere baktığını söyledi. Fatma Karasel, “Enkaza gittik, üzerine çıkıp toprak atmaya başladık. Enkaz kum yığınıydı, biz her şeyimizi İsias enkazında bırakıp geldik… ” dedi.
Eşinin son gün bulunduğunu, bu sürede çok sayıda ceset gördüğünü ve eşinin bulunamayacağını bile düşündüğünü ifade eden Fatma Karasel, “Eşim mükemmel bir insan, mükemmel bir babaydı. Oğlumun en büyük destekçisi, idolüydü.  Oğlum en çok ihtiyacı olduğu dönemde, 16 yaşında babasını kaybetti. Onun gözüne bakamıyorum… Hiç kimse böyle bir ölümü hak etmiyor, hiç birimiz yaşadıklarımızı hak etmedik. Türkiye adaletine güveniyorum, adalet yerini bulacak ki oğlumun yüzüne bakabileyim” şeklinde konuştu.

Adıyaman 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden İsias davasında dinlenen Havin Kılıç’ın babası Recep Kılıç sanıklardan davacı olduğunu söyledi.
Türk Maarif Koleji’nde okuyan ve voleybol takımında oynayan kızı Havin Kılıç’ın arkasından Adıyaman’a geldiğini söyleyen Kılıç, 5 Şubat’ta akşamüstü Havin’in odasına giderek kendisiyle kalması için ısrar ettiğini ancak kızının arkadaşlarıyla kaldığını anlattı.
Gece 1.00 gibi uyuduğunu ve depremin ilk saniyelerine uyandığını söyleyen Recep Kılıç, moloz yığını altında kaldığını, çocuklara seslendiğini cevap almadığını, Pervin Aksoy İpekçioğlu’nun ve Esra Özberkman’ın sesini duyduğunu kaydetti.
Bir şekilde moloz yığınından kurtulduğunu, enkazdan çıkışını yanlışlıkla telefona kaydettiğini, bunu da savcılığa ilettiğini anlatan Kılıç, “Enkazı gördüğünde oradan hiç kimsenin çıkamayacağını anladım, yere yığılıp kaldım. Moloz yığını içinde bir şey yapamayacağımızı anladık” dedi.
Kızılay’ın kan merkezine sığındıklarını, Pervin Aksoy İpekçioğlu ve Esra Özberkman’ın yaralandığını kaydederek, KKTC Gaziantep Başkonsolosu Fatma Demirel, Gaziantep Başkonsolosluğu Eğitim-Kültür Ataşesi Bumin Paşa’nın gelerek kendilerine yardımcı olduğunu belirtti.
Kıbrıs’tan ekipler geldikten sonra hummalı bir çalışma başladığını anlatan Recep Kılıç, “Her gelen Havin mi diye gergin bir bekleyiş içine girdim. Eşim ikinci kafileyle geldi. Önce yanlış haberlerle hastaneleri aradık… Havin son çıkarılanlardandı… Teşhis için çağırdıklarında yüzüne bakamadım, kabullenmek istemedim. Annesini çağırdım. Annesi çığlık atıp yere düştü. Ben sonra bakabildim” dedi.
Otel sahibi Ahmet Bozkurt’a soru soran Kılıç, ekranın büyütülmesini ve onu görmek istediğini söyledi.  Kılıç, ısrarla pergola olduğu söylenen katın neden yapıldığını sorarak, “Kendisi şerefli, onurlu bilinen bir kişi olduğu için yalan söyleyeceğini düşünmüyorum” dedi.
Ahmet Bozkurt, bütün annelerin kardeşlerin babaların acısını içinde yaşadığını, soruya vereceği cevabın bu olduğunu söyledi.

Cevap bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Social Media Auto Publish Powered By : XYZScripts.com